2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Veda Etme Sanatı - Yas Süreci
MAKALE #13189 © Yazan Psk.Necdet DÖNMEZ | Yayın Eylül 2014 | 4,731 Okuyucu
VEDA ETME SANATI; YAS SÜRECİ
“Acınızı kelimelere dökün; çünkü dile gelmeyen acı, zaten dolu olan yüreğe akar, onu parçalanmaya zorlar.”
-William Shakespeare, Macbeth, 4. Perde, 3. Sahne
Böyle anlatıyordu Shakespeare acının hafiflemesi için yapılması gerekeni. Acının anlatıldıkça hafifleyeceğini söylüyordu. Psikoterapi sürecinde de yapmaya çalıştığımız şey bu değil mi? Hastanın duygularını davranışlarıyla, vücuduyla dile getirmesi aşamasından duygularını dillendirmesi, sembolize edebilmesi aşamasına geçirmek değil mi amaçlarımızdan biri. Zira bunu yapabildiğinde hasta kendisi için çok çok önemli bir beceriyi kazanmış olacaktır. Ve bunu yaptığında dahi bir önceki konumunu bırakmanın yasını tutacaktır; tıpkı insanoğlunun hayatının her anında yaşadığı kayıplarda tuttuğu yaslar gibi. Örneğin okulumuzdan mezun olup yeni okulumuza başlamak, işimizden ayrılıp yeni bir işe başlamak hatta ve hatta lotodan ikramiye çıkıp yeni bir hayata başlamak… Bu örnekler çoğaltılabilir. Bunu dile getirmemin sebebi şudur: İnsanlar sahip olduklarını kolay kolay bırakamazlar. Zorluklar, sıkıntılar içindeki bir yaşam, lüks bir yaşamla değiş tokuş edildiğinde bile, geride kalanın yasını tutarız.
Peki nedir yas? Kısaca yas, kayıp durumunda gelişen faydalı süreçlerin bir araya gelmesidir. Gerçeği kabul etmeyi ve ona tekrar uyum sağlamayı içerir. Yas, kişinin kaybetmeye, ihanete, aynı zamanda sınırlarının ve yaşamının bir sonu oluşuna karşı, her zaman savunmasız olduğunu kabullenmesi anlamına gelir.
Yas tutmak gereklidir, çünkü yas, artık gerçekte işe yaramayan bağlılıklardan ve alışkanlıklardan vazgeçmemizi sağlar, böylelikle büyümemizi ve gelişmemizi kolaylaştırır. Yas işini yapabilme yetisi, gelişimsel öykümüze bağlıdır. Doğduğumuz günden itibaren, sahip olduğumuz bir şeyleri bırakarak, onlara veda ederek büyürüz. Bebek sütünü biberondan içmek için, onun için dünya demek olan, annesinin memesini bırakmayı kabullenir. Yatay konumdan dikey konuma geçip yürümeye başladığında, ana kucağının güvenliğini kaybeder. Eğer bu geçişler güvenli bir ortamda olursa, anne yerinde ve yeterince annelik yaparsa, Kohut’un deyimiyle kendilik nesnesi işlevini yerine getirirse, çocuk iyi gelişir ve yas tutmak için psikolojik bir modele sahip bir yetişkin olma olasılığı artar. Sağlıklı ayrılıklar ,dolayısıyla sağlıklı yeniden başlangıçlar, birbiri üzerine inşa edilir. Bu kendimizi güvende hissetmeyle, güvenli bir bağlanmayla gerçekleşir. Bir merdiven düşünün. Durduğunuz zemin iyiyse, merdivenin ayakları yere sağlam basıyorsa ve içimizde sonraki basamağı görmeye dair motivasyon varsa daha yükseğe çıkabiliriz. Merdiven sallanıyorsa ya da çok hızlı çıkmamız isteniyorsa, basamaklara hakimiyet duygusu olmadan korkuyla çıkılır. Gelişim kendi seyrinde, olması gerektiği gibi, yerinde ve yeterince ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla sağlıklı bir yol izler. Gelişimsel seyirde herhangi bir aksaklık olmuşsa, yasın işleyişi çok yavaşlar. Kişinin “şimdiki zamanda” yaşadığı kayıp için sağlıklı bir yas süreci geçirmesi, geçmişte yaşadığı yası tamamlanmamış kayıplarıyla yüzleşmesiyle mümkündür.
Yaslarımız, kayıplar sonrası verdiğimiz tepkilerimiz parmak izlerimiz kadar kişiseldir. Aynı aile içerisinde bile, ailenin içinden birisinin kaybı karşısında aile üyeleri tarafından verilen tepkiler ve her birinin yas tutma süreci farklılık gösterir.
Ozanlar ve yazarlar kayılar için “ruhsal bir yara” tanımlamasını yapmışlardır. Yas tutma olgusunu kafamızda somutlaştırabilmek adına bu ruhsal yaranın iyileşmesini fiziksel bir yaranın iyileşmesine benzetebiliriz. Fiziksel olarak yaralandığımızda, örneğin elimiz kesildiğinde bu yaranı iyileşmesi kesinin derinliğine ve özelliklerine bağlıdır. Aynı şey keder için de geçerlidir. Yas tutmanın gidişi yitime hazırlığa, yitirilen kişinin yaşamımızdaki yerine ve ilişkinin özelliklerine, yas tutanın psikolojik gücüne ve keder duyma kapasitesine bağlıdır. Örneğin uzun bir hastalık sürecinden sonra gerçekleşen bir ölümle aniden, beklenmedik bir şekilde gerçekleşen ölüme verilen tepkiler ve yas süreci, ruhsal yaranın iyileşme süreci farklılık gösterecektir. Sahip olduğu iş yerini ani bir ekonomik krizle kaybeden biriyle iş yerini, süreç içinde işlerin kötü gitmesi sonucu kaybeden biri arasındaki farka benzetebiliriz bunu. Zira orada da yine bir kayıp ve yas süreci söz konusudur. Bunun en son örneğini ülke olarak hep beraber Soma’da 302 işçimizi çok trajik bir şekilde kaybederek yaşadık. Aniden gerçekleşen bu olayda ailelerin yaşadığı ruhsal yaralanma derin ve iyileşmesi uzun zaman alacak bir yaralanmadır.
Yas tutmanın iki evresi vardır. Birincisi, kaybın yaşandığı ya da muhtemel bir ölüm tehdidinin olduğu (örneğin ölümcül bir hastalık teşhisi) zaman başlayan, kriz döneminde yaşanan kederdir. Bu dönemde ölüm reddedilir, zihnimiz ve bedenimiz direnir, ölümle yüzleşmekten kaçınırız. Ölümü yok saymaya çalışır, sıkıntı ve öfke yaşarız. Bu acı gerçekle yüzleştikçe, bu duyguları yaşadıkça, tıpkı bir yemeğin sindirilmesi gibi, acıyı ve kaybı sindirmeye başlarız, ölümü kabulleniriz. Bu da yas tutmanın ikinci aşamasıdır. Bu aşamada yasın bittiği varsıyalabilir bazılarınca ancak ikinci aşama yeni başlamaktadır ve sindirme evresi başlamıştır. Bu sindirme evresi ile birlikte ölümü kabullenip kaybedilen kişiyle ilgili yaşanılanların anıya dönüştürülmesi işlemi tamamlanır. Anıya dönüşmesi demek bu duygularımızı başka hiçbir zaman yaşamayacağımız anlamına gelmez; anılarımızı hatırladıkça hüzünleniriz neşeleniriz ancak bu bizi sürekli uğraştırmayacak bir hal alır ve yaşantımıza işlevsel bir şekilde devam edebiliriz. Bu sürecin tamamlanmasında önce ölümü yadsırız, yok sayarız, bazen bu duyguları bölerek zihnin bir yanı kaybı bilirken bir yanı kaybı yadsır. Örneğin annesinin cenaze hazırlıkları için yine annesinden fikir almayı düşünebiliriz. “.....yapmasaydım ölmezdi.” “keşke daha fazla vakit geçirseydim”, “…. Olursa bunların tümü rüyadır.”… gibi bir pazarlığın içinde bulabiliriz kendimizi. Sıkıntı yaşarız, bizi bırakıp gittiğini düşündüğümüz için öfkelebiliriz. Ölen kişiyi canlı tutmak adına onun canlı olduğunu gördüğümüz, tekrarlayan rüyalar görebiliriz.
Peki ne zaman bu yas bizim yaşantımızdaki işlevselliğimizin önüne geçer, bu duyguları sindiremeyiz ve bu durum ne zaman tehlike işareti verir? Bunun en önemli sebeplerinden biri, yukarıda da belirtildiği üzere, gelişimsel hikayemizde bir duraklamanın olmasıdır. Yerinde ve yeterince bakım veren bir annenin olmaması, mekanik olarak besleyen duygusal olarak orada olmayan bir annenin olması, annenin depresyonda olması, annenin bebek çok küçükken ölmesi… gibi sebepler bu duraklamaya yol açabilir. Bunun dışında yas tutmamızı engelleyen dış koşullar olabilir. Örneğin dünyadaki birçok kültürde yas tutma olanağı sağlayan, buna çanak tutan, insanın bu gereksinimini gideren adetler ve cenaze törenleri vardır. Cenaze hazırlıkları yapmak, bu törende bulunmak, başsağlığı dileklerini kabul etmek ölümü kabullenmemize ve sindirmemize yardımcı olur. Günümüzde din ya da aile sistemlerinden uzaklaştığımız için keder sıklıkla komplike olmakatadır yani yas işi uzamakta ve tamamlanamamaktadır.Buna ek olarak ani bir ölüme eşlik eden şok da ölümü kabullenmeyi ve yasın sağlıklı yaşanmasını engelleyebilir. Veya AIDS gibi toplumsal açıdan kabullenilmesi zor olan hastalıkları yaşayan hastalara karşı gösterilen hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık, AIDS’ten yakınlarını kaybeden kişileri de içine alır. Bu kişiler genellikle toplumsal destek sisteminden yoksundurlar. Acılarını konuşacak kimseleri yoktur, acılarını gizlice yaşarlar ve bu da yasın sağlıklı yaşanmasının önüne geçebilir. Toplumsal destek, sevdiklerimizin yanımızda olması yas işini sindirebilmemiz için önemlidir.
Tüm bunlarla birlikte kaybeden ve kaybedilen arasındaki bitmemiş meseleler de yasın komplike olmasına neden olabilir. Örneğin ergenlik dönemine gelmeden anne-babasını kaybeden bir çocuğun yasının uzaması çok olasıdır. Çünkü önünde ona örnek olunması gereken, anne-babanın rehberlik etmesi gereken, ona kendilik nesnesi işlevi görmesi gereken, hayat yolunda ona eşlik etmesi gereken bir sürü mesele vardır.
Sonuç olarak yas süreci yaşanması gereken bir durumdur. Orada yaşanan acı, keder, inkar, öfke… gibi duygular yaşanması gereken duygulardır. Bu duygular zihnimizde ve yüreğimizde sindirmemiz gereken duygulardır. Unutmamalıyız ki ölüm doğaldır ve tüm yaşanan bu süreç doğal bir süreçtir. Yitimsiz sevgi yoktur ve bir miktar yas tutmaksızın kaybın ötesine geçmek mümkün değildir.
Kaynak: Kayıptan Sonra Yaşam, Dr. Vamık D. Volkan, Elizabeth Zintl.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Veda Etme Sanatı - Yas Süreci" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Necdet DÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Necdet DÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Necdet DÖNMEZ Fotoğraf
Psk.Necdet DÖNMEZ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi41 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Necdet DÖNMEZ'in Yazıları
► Kucaklama ve Veda Etme Psk.Kemale GÜNHAN
► Konsantrasyon Sanatı Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Hayır Deme Sanatı Psk.Gül ÇELİK
► İnsanlarla Konuşma ve Anlaşabilme Sanatı Psk.Dnş.Ferhan BIÇAKCILAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Veda Etme Sanatı - Yas Süreci' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dini Takıntılar Nisan 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


19:02
Top