2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kişilik Gelişimi ve Bozuklukları
MAKALE #14823 © Yazan Psk.Nihal ARAPTARLI | Yayın Mayıs 2015 | 6,875 Okuyucu
Kişilik kavramı, bireyi diğerlerinden ayırt eden, tutarlı olarak sergilenen, bireye özgü özellikler bütünüdür. Kişiliğin oluşum ve gelişimi doğum öncesi, doğum sonrası, çocukluk ve ergenlik dönemindeki fiziksel koşullar ve öğrenme etkenleriyle biçimlenir. Kişilik gelişiminde, doğuştan gelen genlerle, ana babalardan çocuklara geçen özelliklerle, çevresel etmenler etkili olmaktadır. Kişiliğin gelişimini farklı bilim insanları, farklı kuramlarla açıklamaktadır.
Freud’un Topografik Kişilik Kuramı, bireyin bilişsel etkinlikleriyle ilişkili olup, insan davranışlarının bilinçten öte, bilinçaltı ile ilişkili olduğunu vurgular.
Freud’un Yapılsalcı Kişilik Kuramına göre ise; kişiliğin id, ego ve süper egodan oluşan üç sistemi sürekli olarak birbiriyle etkileşerek bireyin davranışlarını yönlendirir.
İd: Kişiliğin ilkel yönüdür, daima haz ilkesine göre hareket eder. Gerçek dışı ve mantık dışı istek ve arzularla, bireyin içsel dürtülerinin her ne pahasına olursa olsun derhal doyurulması doğrultusunda bir işlevde bulunmaktadır.
Freud’a göre yaşamın ilk yıllarında büsbütün id’den oluşan ilkel yapı ayrımlaşarak ego ve süper ego’yu oluşturur.
Ego: Kişilik yapısının gerçeklik ilkesine göre hareket eden ve kısmen de olsa bilinçli olan bölümüdür. Kişiliğin idare meclisi gibi davranır. Ego, gerçekliğin sınırlarının zorlanmadan bireyin içsel dürtülerinden kaynaklanan ihtiyaçlarının uygun bir şekilde nasıl karşılanacağını tayin etmektedir. Bireyin başını belaya sokmayacak çözüm önerileri arar. İd ile süper ego arasında dengeyi kurmaya çalışır. Dengeyi sağlayabilecek güçteki bir ego, sağlıklı bir kişiliğin yapılanması için temeldir.
Süper ego: Kişiliğin ahlaki yönünü yani toplumu temsil eder. Tüm kararlarında ahlak ilkesinden yola çıkarak, sosyal kurallar çerçevesinde özellikle id’in cinsellik ve saldırganlıkla ilişkili isteklerini ahlaka uygunluğu açısından denetleyerek, kabul edilmesi mümkün olmayan aşırı istek ve taleplerin karşılanmasına karşı çıkar.
Erik Erikson’un oluşturduğu psikososyal kurama göre; kişiliğin oluşumunda biyolojik etmenlere kıyasla toplumsal etmenlerin belirleyici rolü daha baskındır. Yani Erikson’a göre insan davranışlarını etkileyen temel güçler, biyolojik kökenli dürtüler değildir. Psikososyal Kuram; İnsanın yaşamı boyunca sekiz gelişim döneminden geçtiğini ve her bir gelişim döneminde, bireyin başa çıkması gereken yeni bir karmaşa ile yüz yüze geldiğini ileri sürer.
1. Evre: Güvene Karşı Güvensizlik (Doğumdan bir yaşına kadar)
2. Evre: Bağımsızlığa Karşı Utanma ve Şüphecilik (On ikinci aydan üç yaşına kadar sürer)
3. Evre: Girişkenliğe Karşı Suçluluk Duyma (Üç yaşından altı yaşına kadar olan dönem)
4. Evre: Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu (Altı yaşından on iki yaşına kadar sürer)
5. Evre: Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası (On iki-On sekiz yaşları kapsar)
6. Evre: Dostluk Kazanmaya Karşı Yalnız Kalma (On sekiz-yirmi altı yaşları kapsar)
7. Evre: Üretkenliğe Karşı Duraklama (Orta yetişkinlik yıllarını kapsar)
8. Evre: Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (İleri yetişkinlikteki yaşları kapsar)
John Bowlby ve arkadaşlarının geliştirdiği Bağlanma Kuramına göre ise; anne ve çocuk arasında kurulan güvenli bir bağlanma ilişkisi çocuğun sağlıklı psikolojik gelişimine olanak sağlar. Bowlby, yanlış gelişmiş ya da dönem dönem kesintilere uğramış bağlanma ilişkilerinin kişilik problemlerine ve zihinsel hastalıklara yol açacağını iddia eder. Örneğin, ona göre güvensiz bağlanma biçimleri nevrotik bir kişiliğin gelişmesine zemin oluşturur.
Bağlanma kuramına göre insan hayatı için bağlanmanın üç temel işlevi vardır; dünyayı keşfederken geri dönülebilecek güvenli bir liman olma, fiziksel gereksinimleri karşılama, hayata dair bir güvenlik duygusu geliştirebilme şansı. Bowlby, bu gereksinimler yeterli düzeyde karşılanmadığı takdirde, çocukta oluşan özbenlik algısıyla bağlantılı olarak patoloji gelişebileceğini öne sürer. Bağlanma süreciyle ilgilenen pek çok kuramcı, kişinin erişkin hayatında diğer insanlarla kuracağı ilişkilerin niteliğini ve insanlardan beklentilerini belirleyenin, bu kişinin yaşamının erken dönemlerinde annesiyle kurduğu bağlanma ilişkisi olduğu kabul eder.
Güvenli bağlanma biçimine sahip kişiler aile ve arkadaşlarıyla daha fazla uyumlu, kendilerine ve başkalarına daha çok güvenen ve daha az sosyal problemler yaşayan kişilerdir. Güvensiz bağlanma biçimine sahip olanlar ise başkalarıyla yakınlaşmaktan rahatsızlık duyan, onlara tamamen güvenmekte oldukça zorlanan, sosyal hayata daha az uyum sağlayan, duygularını çok fazla kontrol edemeyen ve strese karşı daha duyarlı kişilerdir. Örgütlenmemiş bağlanma, üçüncü bağlanma türüdür. Mesela çocuk, bakıcıdan korkmaktadır, bakıcı ilgisiz ve korkutucudur. Ancak ihtiyaçları doğrultusunda korktuğu kişiye bağlanır. Bu sebepten beklenmedik davranışlar gözlenebilir. Örgütlenmemiş biçimde bağlanmıştır diyebiliriz.
Kişilik gelişim sürecindeki her hangi bir eksiklik, yanlış gelişim ve sürecin kesintiye uğraması kişilik bozukluklarının gelişimine neden olmaktadır. Kişilik bozukluklarının çoğunda nedensel etkenler net biçimde belirgin olmasa da bozukluğun özelliklerine ve bireyin yaşam öyküsünün detaylarına bakarak hangi gelişim sürecinde bir sorun olduğu tahmin edilebilir.
Psikiyatri hastalarının hemen hemen yarısında en az bir, bunların da yarısından fazlasında birden fazla kişilik bozukluğu görülmektedir. Ayrıca psikolojik sorunları nedeniyle psikolojik destek almak için başvuran danışanlarımızın birçoğunda da bu bozuklukların özellikleri belli oranlarda görülmektedir. Bu bireyler, toplum içinde iş ve özel yaşamlarını sürdürebilir olmalarına karşın yaşamda karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmekte zorlanmalar ve ilişki de oldukları kişilerle ciddi çatışmalar yaşamaktadırlar.

Örneğin; Zihnimden belirli düşünceleri bir türlü atamıyorum, zihnim devamlı meşgul, takıntılarımdan bir türlü kurtulamıyorum ya da çok titizim, temizlik, düzen, hijyen takıntım var diye gelen, mükemmeliyetçi, ayrıntılarda boğulan danışanların test sonuçlarında Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu kriteri yüksek çıkmaktadır.
Arkadaşlarının, eşinin ya da partnerinin sadakati konusunda kuşkucu, endişeli ve kıskançlık duyguları yoğun, diğerlerine karşı aşırı duyarlı, alıngan, şüpheci, güvensiz, sürekli diğerlerini suçlayan bireylerde Paranoid Kişilik Bozukluğu özellikleri baskındır. Kendinden kaynaklanan sorunlarda bile hata ve başarısızlıklarının sorumlusu olarak hep başkalarını suçlarlar. Eleştiri ve önerilere karşı hassastırlar, çok ciddiye alıp hemen kırgın ve küskün olabilirler.
Yine çekingenim, utangacım, toplum içinde olmaktan hoşlanmıyorum ya da topluluk içinde geriliyorum, strese giriyorum, özel, yakın ilişkiler kuramıyorum şikâyetleri ile gelen danışanlarda Şizoid Kişilik Bozukluğu özellikleri baskın görülmektedir. Bu özellikteki bireyler, duygularını ifade etmekte, sosyal ilişkiler kurmakta zorlanan aynı zamanda da kendini ifade etme ve ilişki kurma isteği, ihtiyacı içinde olmayan kişilerdir. Pek yakın ve iyi arkadaşları yoktur, yakın bir akraba dost ya da sırdaşı olabilir ancak insanlarla sıcak, derin ilişkiler kuramazlar.
Eşinin, partnerinin, aile ya da arkadaşlarının kendini sevmediği, gereken ilgiyi göstermediğinden şikayet eden, hep ilgi merkezi olmak için çaba gösteren, fiziksel görünümlerine aşırı önem veren, yüksek sesli konuşmalar ve abartılı davranışlar içinde olan, ihtiyaç duyduğu ilgi, sevgi ve onayı alabilmek için gereğinden fazla fedakarlıklar yapan, tavizler veren kişilerde ise Histriyonik Kişilik özellikleri hakimdir.
Bu bireylerin benlik değerleri diğerlerine bağlıdır. Bilişsel olarak, “insanları etkileyip büyülemediğim sürece ben bir hiçim”, “insanları eğlendirip, hoş tutmazsam beni terk ederler” “herkese hoş görünmeli, herkesin sevdiği biri olmalıyım” gibi benlik değerini doğrulamaya yönelik uyumsuz zihinsel şemalara sahiptir. Diğerlerinden ilgi, sevgi ve onayı aldığı sürece kendini önemli ve değerli hissettiği için mutludur, alamadığında ise yoğun değersizlik, yetersizlik duygularına kapılıp mutsuz, depresif olurlar.
Zayıf bir ego ve düşük benlik algısına rağmen “ben muhteşemim”, “mükemmelim”, “diğerleri beni kıskanıyor”, “aptal insanlara dayanamıyorum”, “kimse beni anlamıyor”, “hiç kimse benim seviyemde, bana layık değil” gibi şikâyetlerle gelenlerde Narsistik Kişilik özellikleri baskın çıkmaktadır. Abartılı benlik önemi duygusu, sürekli takdir edilme, önemsenme isteği ve diğerleriyle empati kuramama gibi özelliklerle tanımlanan narsisizmde, abartılı muhteşemlik duygusunun altında çok kırılgan ve tutarsız bir benlik duygusunun yattığı bilinen bilimsel bir gerçektir.

Çabuk sinirleniyorum, asabiyim, öfkemi kontrol edemiyorum, bir yönetici altında çalışamıyorum, kurallardan sıkılırım, ben kendi kurallarıma göre yaşarım gibi paylaşımlarda bulunan bireylerde ise Antisosyal Kişilik Bozukluğu özellikleri yüksek çıkmaktadır.
Yoğun duygusal iniş, çıkışlar yaşayan, dengesiz, ne zaman nasıl tepki vereceği belli olmayan, ilişkide olduğu kişiyle ilgili gerçekte olmayan, olası terk edilme, ayrılık korkuları olan, fırtınalı ilişkiler yaşayan, arkadaş ya da sevgililerini biran fazlaca yüceltip sonra en küçük bir davranışıyla ayaklar altına alan, derin hayal kırıklıkları ve öfke yaşayan bireylerde ise Sınırda (Borderline) Kişilik Bozukluğu özellikleri yüksek görülmektedir.
Yaşamını diğerlerine göre ayarlayan, başkalarının tavsiye ve onayı olmadan basit kararları bile almakta zorlanan, kendi gereksinim ve görüşlerinden başkaları için feragat eden, anne-baba ya da partnerini kaybetmekten aşırı korkan, bir kayıp ve ayrılık durumunda derin depresyona giren kişiler ise Bağımlı Kişilik özellikleri taşırlar.
Psikiyatrik bozukluk boyutundaki kişilik bozukluklarında tedavi oldukça güçtür. Uzun süreli ilaç ve psikoterapi desteği gerekir. Bozukluk derecesi ciddi boyutta değil de yaşamını ve ilişkilerini sürdürmesini zorlaştıran daha düşük seviyelerde ise doğru seçilmiş psikoterapi teknikleri ile daha kısa sürede çözümleyebilmekteyiz.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kişilik Gelişimi ve Bozuklukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Nihal ARAPTARLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Nihal ARAPTARLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nihal ARAPTARLI Fotoğraf
Psk.Nihal ARAPTARLI
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi127 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Nihal ARAPTARLI'nın Makaleleri
► Ergenlerde Kişilik Gelişimi Psk.Feyzullah ALPMAN
► Çocuklarda Kişilik Gelişimi Psk.Büke TUNCEL
► Kişilik ve Kişilik Gelişimi Psk.Şükriye KARAHAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Kişilik Gelişimi ve Bozuklukları' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke Yönetimi Mart 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:55
Top