2007'den Bugüne 92,310 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İnançlar Arası İntihar Vakaları
MAKALE #19743 © Yazan Psk.Mehmet BAKAY | Yayın Ağustos 2018 | 3,924 Okuyucu
Hayatta kalma, insan için en önemli değer, en vazgeçilmez amaç ve en güçlü güdü olmuştur. Bu değerini korumak ve devamlılığını sağlamak için insanoğlu yaratılışından beri büyük savaşlar vermiş; başlangıçta tabiattan ve tabiatüstü güçlerden, sonra dinlerden ve çağımızda bilim ve teknolojiden bu amaç uğruna faydalanmıştır. Bunun sonucu insan, bedenine ve çevresine hakim olmayı büyük ölçüde başarmışsa da, aynı başarıyı ruhuna egemen olmada gösterememiştir.

Araştırmanın konusu, insanları yaşama bağlayan sebepler ile dini inançlarının nasıl bir ilişki gösterdiği ve dini inançların kişilerin kendi yaşamlarına son vermelerini önlemede nasıl bir işlevi olduğudur. Toplumsal entegrasyon bakış açısı din ve intihar arasındaki ilişkiyi araştırmada bugüne kadar en önemli teori olma özelliğini korumuştur. Yani dinî inanç ve ibadetler intiharı önlemede dönüm noktası olarak görülmüştür.(Stack, 1980; Kowalski Faupel Starr, 1987).

Neden din var sorusu çok araştırılmıştır. Dinin hedefleri ve öğretileri nedir? Bireyin dinle ve kutsalla olan ilişkisi ilk insanla birlikte başlamıştır ve tarih boyunca din insan hayatının merkezinde yer almıştır.(J.M.NELSON;2009).

Bazen dini inanç bireyin yaşamında ağırlık kazanarak bireyin gelişimini şekillendirmiş, bazen de bireyin yaşamı dini hayatın tezahürlerini zenginleştirmiştir. Fonksiyonunu kaybeden dinler tarih sahnesinden silinmiş ve yeni dinler tezahür etmiştir.(B.SAMBUR;2007).

Dinler her ne kadar değişmiş olsa da, insanoğlunun din arayışı ve dine olan ihtiyacı hiç değişmemiştir. Anlama giden yolda kullanılan dinler toplumun vazgeçilmez bir parçası olmuştur.(B.CANTWELL.SMİTH;1991)

Din kelimesinin kaynağı ile ilgili çeşitli tartışmalar olsa da Arapça bir kelime olduğu ve genellikle “deyn” kökünden masdar veya isim olarak kullanıldığı belirtilir. Çok çeşitli anlamları olan bu kelimenin en yaygın karşılıkları şunlardır: Adet, durum, ceza, mükafat, itaat, hesap, İslam, hakimiyet, galibiyet, mülkiyet, hüküm, ferman, millet.
Dinin amacı insanı yeniden kaynağına (başlangıcına) bağlamaktır. Dinler de, insanların inanç fıtratı üzere yaratıldığını ve bu yaratılıştaki özlerine dönmeleri gerektiğini ifade eder. (Mahesh Yogi, 2001: 270)

Din psikolojisi alanında uzman olan W. James’e göre din, insanların ilahi olarak inandıkları varlıklarla, huzurunda bulunduklarını düşündükleri sürece edindikleri tecrübeler, faaliyetler ve duygulardır.(Kula, 2001:48).

Aynı zamanda dinin psikolojik ve sosyolojik yönleri de vardır. Durkheim, intiharın tamamen sosyolojik bir fenomen olduğuna inandığı için, sosyal bir olgunun ancak başka bir sosyal olguyla açıklanabileceği ilkesi, kuramının temel çıkış noktası olmuştur. İstatistik verilerinin analizine dayanan teorinin temelinde, sosyal gruplarla yeterince bütünleşmemiş olmanın egoistik intiharlara, fazla bütünleşmiş olmanın altruistik intiharlara, toplumda kişiyi sınırlandıracak ve yönlendirecek kuralların olmayışının anomik intiharlara yol açacağı tezi yatmaktadır. Buna göre, kırsal bölgelerde (sosyal bağlar daha kuvvetli olduğu için), dini gruplarda (sosyal bütünleşmeye katkıda bulunduğu için) ve güçlü akrabalık ilişkileri içinde yaşayanlarda intihar daha seyrek görülür. Durkheim’a göre, her toplumda büyük toplumsal dönüşümler ya da olağandışı gelişmeler olmadıkça, kendine özgü, durağan bir toplumsal intihar oranı vardır.

Durkheim’e göre, sosyolojik olarak dinlerin intiharı yasaklayıcı tutumu, ailenin ve çocuğun bütünleştirici bir unsur olması, devletin de din ve aile gibi bireyi koruyan kurumlardan olması, intihar yoğunluğunu azaltan yapılar olarak görülmektedir. Toplumsal hayatın hareketliliği, toplum fertlerini birbirine daha fazla bağladığı için, intihar riskine karşı en önemli faktör sosyal entegrasyon kabul edilmektedir.

Benlik kavramı etrafında oluşturulan bir sentez psikolojik ve sosyolojik yaklaşımları bir araya getirmiştir. Psikolojik görüşün kişinin kendi zihninde cereyan eden içsel dramına yaptığı klinik vurgu ile sosyolojik görüşün bir araya getirilmesi Shneidman ve Farberow’un İntiharın Sosyo-Psikolojik Sorgulanması (A Socio- Psychological Investigation of Suicide, 1960) adlı eserlerinde olmuştur.
Bu çalışmada bireyin intiharında karşılıklı olarak birbirini besleyen taraflar olarak psikolojik ve sosyolojik faktörler arasındaki etkileşim dile getirilmiştir.(Douglas,1968:389).
Farklı disiplinlere mensup bilim adamlarının dinlere getirdiği tanımlar bulunmaktadır. Din tanımlarını genel olarak teolojik, ahlaki, felsefi, psikolojik ve sosyolojik kategoriler altında ele alabiliriz.
Dinin Teolojik Tanımları: Teolojik tanıma göre din "Tanrı’ya inanma","manevi varlıklara inanç" yahut da "korkutucu hem de cezbedici olan bir gizem" şeklinde tanımlanabilmektedir.
Dinin Ahlaki Tanımları: Buna göre din, "duyguyla karışık ahlak" ve görevlerimizi yerine getirme bilincidir.
Dinin Psikolojik Tanımları: Friedrich Schleirmacher'e göre din, "derin deruni tecrübenin bir türüdür"
Dinin Sosyolojik Tanımları: Alman felsefecisi Harald Hoffding’e atfedilen ancak Durkheim Bronislaw Malinowski gibi antropologlar tarafından da kabul edilen sosyolojik din tanımı dini "değerlerin muhafazasıdır" olarak görür. Karl Marx'a göre ise sosyal ve ekonomik gücü ellerinde bulunduranların kalabalıkları hakimiyetleri altına almakta kullandıkları bir güç olan din, "halkın afyonu"dur.
Dinin Felsefi Tanımları: Yirminci yüzyıl teologu Paul Tillich'e göre din, hususi özneler, semboller ya da kavramlarda ifade edilen soyut bir ideayı ifade eden manevi varlıkla ilişkiye yönelik "nihai bir ilgidir"
Bununla birlikte inanç ve intihar konusunda ince çizgi vardır.

Dünya Sağlık Örgütüne göre her yıl dünyada 1 milyon kişi intihar sonucu hayatını kaybetmektedir, bu oranın 10–20 katı kişi ise intihar girişiminde bulunmaktadır. Yani dünyada her 40 saniyede 1 kişi intihar etmektedir ve 2-4 saniyede de 1 kişi intihar girişiminde bulunmaktadır. Son 45 yılda dünyadaki intihar oranı %60 artış göstermiştir ve 2020 yılında intihar sonucu ölenlerin sayısının 1,5 milyona ulaşması beklenmektedir. Bu veriler göz önüne alındığında da intiharın tüm dünyada önemli bir halk sağlığı problemi olduğu anlaşılmaktadır (Atlı, 2007:1). İntihar latincede “insanın kendini öldürmesi” anlamına gelen “sui” yani “ben” ve “cedere” yani öldürmek kıymak anlamına gelen iki kelimenin birleşmesinin sonucu “suicedere” den İngilizce’ye suicide şeklinde geçmiştir. (Eskin,2003).

İntihar, saldırgan dürtülerin bastırılması ve insanın kendi özbenine yönelmesi sonucu ortaya çıkan bir eylem biçimidir.Bu sebeple “özkıyım” olarak da isimlendirilmiştir. (KARACA,200:231).

Cinsiyete göre bakıldığında kadınların 787, erkeklerin ise 2111 kişi olduğu görülmüştür. Yaşlara göre dağılımı incelendiğinde 95 kişinin 15 yaş altında olduğu (%3), 603 kişinin 15- 24 yaş arası (%21), 840 kişinin 25-39 yaş arası (%29), 1007 kişinin 40-64 yaş arası (%35) ve 339 kişinin de 65 yaş üstünde (%11) olduğu tespit edilmiştir. (TUİK, 2011). Ülkemizde intiharlarla ilgili birbirinden çok farklı istatistikler üretilmektedir. Bunun nedeni olarak da intihar olaylarının mevcut tanım, ilgili kavramları ve veri toplama derleme yöntemleriyle ilgili farklı yaklaşımlar olması gösterilir (Ayhan,1996).

Aşağıda, ülkemizde yapılan çalışmalardan cinsiyet, bölge ve kültür, yaş, medeni durum, eğitim düzeyi, çalışma durumu ve yaşam olayları ile ilgili elde edilen bazı bulgulara değinilmiştir. Ülkemizdeki intihar olaylarını daha iyi anlayabilmek açısından vakaların çeşitli sosyodemografik özelliklerinin incelenmesi önemlidir. Cinsiyet yönünden bakıldığında, ülkemizde hemen tüm bölgelerde erkek intihar oranları kadın intihar oranından fazladır. Başarılı intiharlarda erkeklerin sayısı kadınlardan fazladır. İntihar girişimlerinde ise, yapılan çalışmalarda kadınların sayısının erkeklerden fazla olduğu görülmektedir (Sayıl ve ark., 2000).

Ülkemizde intiharlar 15-24 ve 25-34 yaş aralığında yoğunluk göstermektedir (TUİK, 2010). Yaş dağılımına göre 15 yaş altı ve 15-24 yaş gruplarında kadınlar, diğer yaş gruplarında ise erkekler yüksek orandadır. Gençlerde tüm yaş gruplarından daha hızlı bir yükselme söz konusudur (Uçan, 2005).

Asoğlu’nun (2007) çalışmasında, intihar girişiminde bulunan araştırma grubunun çoğu bekarlardan (%61.2), %32.2’si ise evli kişilerden oluşmaktadır. Geri kalan %2.2’si dul ve %4.4’ü boşanmış kişilerden oluşmaktadır.

DİE verilerine göre, Türkiye’de intihar olayları bölgeler arasında farklılık göstermekte, doğudan batıya gidildikçe ve özellikle büyük şehirlerde oranın arttığı görülmektedir. Fidaner’in yaptığı bir çalışmada, Türkiye’de kentsel bölgelerde intihar hızının kırsal bölgelerin iki katı olduğu ve şehirlerde özellikle gecekondu kesiminde intihar oranının daha yüksek olduğu saptanmıştır (Yüksel ve Ceyhun, 1994; Akt:Uçan, 2006).

Durkheim’in İntihar Tipleri

Durkheim’ın toplumbilimsel görüşüne göre intihar sosyal bütünleşme ile ters orantılıdır. Başka bir anlatımla bir toplumda sosyal bütünleşmişlik düzeyi düştükçe intiharlar artmaktadır. Toplumsal bütünleşmişlik arttıkça intiharlar da azalmaktadır. Toplumsal bütünleşmişlik ve toplumsal düzenlemeye bağlı olarak Durkheim intiharı dört ana gurupta toplamıştır. Bunlar: Bencil intiharlar, elcil intiharlar, kuralsızlık intiharları, ölümcül intiharlar. (ESKİN,2003:8).

Başka bir toplumbilimsel intihar sınıflaması Fransız sosyal bilimci Jean Baechler tarafından önerilmiştir. Baechler’e göre intiharlar dört ana grupta toplanır. Baechler’in önerdiği dört intihar türü şunlardır: Kaçma intiharları, saldırganlık intiharları, adanma intiharlar ve oyun intiharlar. (ESKİN,2003:8).

Bir diğer intihar sınıflaması Shneidmanla aittir. Shneidman’a göre ölümle sonuçlanan intiharlar üç ana gruba ayrılırlar. Bunlar: Bencil intiharlar, çiftli intiharlar ve soyutlanma intiharları. (ESKİN,2003:10).

Din bizim hayatımızda önemli bir rol oynar. Bazı insanlar çok dindar olmakla birlikte, dini öğretilerine göre hayatlarını yaşıyorlar. Öte yandan, inançlı olmayan kişiler, onlar doğru ya da yanlış olduğuna inandığımız göre hayatlarını yaşamak görünebilir.
İntiharı tetikleyebilecek pek çok unsur olabileceği gibi onu engelleyen unsurlar da vardır.

Bu çalışmada intihara iten sebeplerden ziyade kişileri intihardan alıkoyan ve onları yaşama bağlayan sebepler üzerinden hareket edilmiştir. Çalışmamızda özellikle ele alınacak olan dini inançların da bu unsurlardan bir tanesi olabileceği düşünülmektedir. (Dervic ve ark., 2004; Durkheim, 1897; Şahin, Batıgün ve Şahin, 1998). Hadiseye dinî açıdan yaklaşan bazı araştırmacılar da dinî birtakım özelliklerin intihar riskini azalttığı kanaatine varmışlardır. ( Stark Doyle Rushing, 1983; Stack, 1983b). Bireyin toplumu benimsemesi ve bireyin topluma tabi olması hayatı birey için anlamlı kılar. Durkheim’e göre, inançlı olmak kişiyi intihardan uzak tutar. (Durkheim, 1966). İntiharı anlamada insanları intihara iten sebepler kadar onları yaşama bağlayan sebeplerin de önemli olduğu düşünülmektedir. (Frankl, 1984; Linehan ve ark., 1983). Dinin intiharı önlediğini bulgulayan araştırmalar vardır. Dinî faaliyetlerin depresyon ihtimalini azalttığını ortaya çıkarmıştır. (McClure ve Loden 1982).

Bu çalışmanın amacı, dini değişkenlerin depresyon ve intihar ile ilişkisini araştırmak, inançların intiharı önlemede ve yaşamı sürdürmedeki rolünü incelemektir. Daha önce yapılmış çalışmalar insanların zor zamanlarda, ruhsal veya fiziksel hastalık durumlarında dine daha çok yönelebildiğini gösterirken, bu durumlarla olumsuz dini başa çıkma yollarını kullananların depresyon gibi bir takım ruhsal sıkıntılarının daha yüksek olduğunu, olumlu dini başa çıkma yöntemlerini kullananların sıkıntı düzeylerinin ise daha düşük olduğunu göstermektedir (Koenig, 2009).

Bilindiği gibi, dini inanca sahip olmak kişileri intihardan alıkoyabilen önemli bir değişkendir. Bu çalışmanın amacı, dini değişkenlerin inanç ve intihar ile ilişkisini araştırmak, inançların intiharı önlemede ve yaşamı sürdürmedeki rolünü incelemektir. Daha önce yapılmış çalışmalar insanların zor zamanlarda, ruhsal veya fiziksel hastalık durumlarında dine daha çok yönelebildiğini gösterirken, bu durumlarla olumsuz dini başa çıkma yollarını kullananların depresyon gibi bir takım ruhsal sıkıntılarının daha yüksek olduğunu, olumlu dini başa çıkma yöntemlerini kullananların sıkıntı düzeylerinin ise daha düşük olduğunu göstermektedir. (Koenig, 2009).

Aynı zamanda bu konunun en önemli etkilerinden biride tartışmasız dini kitaplardır. İslam inancına göre; İple boğazını sıkarak intihar eden, boğazı sıkılarak azap görür.
İslam toplumları intihardan uzak durmuştur. Tıpkı bu yazıda görüldüğü üzere; Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Kendinizi öldürmeyiniz!) (Nisa 29). Ancak insanlar, nörotik gereksinimlerini ve çatışmalarını ifade edebilmenin bir aracı olarak da dinsel inanç sistemlerinden yararlanma yoluna gidebilirler. (Göka,1999, s.149-161).

Kişilerin dini inançları hakkında bilgi alabilmenin bir yolu onlardan Tanrı ile ilgili sıfatları belirlemelerini istemektir. (Grosse Holtforth ve ark., 1996).

Bu çalışmamız da dini inancı belirlemede temel olarak kişilerin Tanrı algıları ele alınmıştır. Kohut‟a göre (1984), Tanrı bireyin benlik bilinci için bir dayanak noktası rolü üstlenebilir.

Yakın yüzyılda intihar vakaları arttığından dolayı temel kaynak inanç ve inançsızlık üzerine yoğunlaştı. İnanç ve inançsızlığın intihar da etkisi önemli bir konudur. Araştırmanın amacı, dindar hayat görüşü ve hayat tarzının intiharı önleyen ya da azaltan bir faktör olup olmadığını araştırmaktır. (Domino, Cohen ve Gonzales,1981).
İntihar davranışlarının kabul edilebilirliği konusunda dini değerlerin önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Dindarlık düzeyi arttıkça intiharın kabul edilebilirliğinin azaldığını ortaya koymuştur. Yapılan bir çalışmada intihar oranlarının Müslümanlar arasında Hindular da olduğundan daha düşük düzey de olduğu saptanmıştır. (Ineichen 1998).

Ek olarak, Tanrı algısı ile benlik imgesi arasında olumlu bir ilişki olduğunu gösteren çok sayıda araştırma mevcuttur. (Boylan, 1988; Edwards, Goldberg, Hargrove ve Linarnen, 1979; Francis, Gibson ve Ribbons, 2001; Güler, 2007a; Good,1999; Jolley ve Taulbee, 1986; Kirk, 2002). Bu çalışmamızda da dini inancı belirlemede temel olarak kişilerin Tanrı algıları ele alınmıştır. Kohut‟a göre (1984), Tanrı bireyin benlik bilinci için bir dayanak noktası rolü üstlenebilir.

Özetlemek gerekirse, grup normlarına bağlılık, dini değerlere daha fazla adanmış olma ve uygun destekleyici sosyal ortamlarda bulunmanın intiharı önleyici bir etkiye sahip olduğu ileri sürülmektedir. ( C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2010, S, 1-8).
Çoğu araştırmacıya göre dini inaçların, intihardan koruyucu bir etken olduğu kabul edilmektedir. Çalışmalar sıkıntı ya da hastalık durumlarında kişilerin dine daha çok yönelebildiğini, olumlu dini başa çıkma ve bir takım dini uygulamalara katılımın depresyonu hafifletebildiği ve ahlaki/dini değişkenlerin intihar fikrinden ve girişiminden koruyabildiğini göstermektedir. Ancak yurt içinde yapılmış çalışmalara bakıldığında intihar girişimi vakalarında dini değişkenlerin anlamlı fark göstermediği de görülmüştür. Yani, girişim vakalarının da bir takım dini özelliklere sahip olduğu görülmüştür. Ülkemizde bu konuda bizim kültürümüzü yansıtacak çok fazla çalışma yapılmamış olması, din ve intihar konusunda dini değişkenlerin etkilerine dair araştırmaların arttırılması gerekliliğini göstermektedir. Bu çalışmada, dini değişkenler ile intihar, inaç ve yaşamı sürdürme nedenleri arasındaki ilişkilerin incelenerek ülkemizin bilim alanına katkı sağlayacak bilgiler sunulması amaçlanmaktadır. Bu anlamda çalışmamız bilimsel literatür açısından önemli görülmüştür. Yurtdışında din ile intihar arasındaki ilişkiyi inceleyen pek çok çalışmanın aksine ülkemizde bu konuda yeterince çalışma yapılmadığı ortadadır. Bu çalışma özellikle Tanrı algısının sayılan diğer değişkenlerle ilişkisine bakılması açısından önemlidir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İnançlar Arası İntihar Vakaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Mehmet BAKAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Mehmet BAKAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet BAKAY Fotoğraf
Psk.Mehmet BAKAY
İçel (Mersin)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mehmet BAKAY'ın Yazıları
► İntihar ve İntihar Girişimleri Psk.Seliyha DOLAŞIR
► Evlilikte Mantıksız İnançlar ve Düşünceler Dr.Psk.Dnş.Ayfer SUMMERMATTER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'İnançlar Arası İntihar Vakaları' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Otizm ve Aile Aralık 2018
► Kendilik Psikolojisi Mart 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:00
Top