2007'den Bugüne 92,336 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Prof.Dr.Süleyman KALMAN'ın Öykü ve Şiirleri
Prof.Dr.Süleyman KALMAN
  1. Almanca Bilen Var Mı ÖYKÜ | Ekim 2014
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
 Yazarla İletişim  


Almanca Bilen Var Mı
ÖYKÜ © | Yayın Ekim 2014
ALMANCA BİLEN VAR MI
Acemi bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi ya da henüz bitirilmemiş izlenimi veren, çıkık, kaba elmacık kemikleri, gecikmiş sivilceleri ve onların bıraktığı izleri barındıran bir yüz ve onun üzerinde bir- iki tıraş kaçkını kıl, yamru-yumru, kazınmış bir kafa. Soluk, açık renk bir ten ve insanın gözünü kaçırdığı, karşılaşmak istemediği anlamsız, ebleh bakışlar.
Üzerinde epeyce kalın -büyük ihtimal örme- solgun, tiftiklenmiş, kırmızı bir yün kazak. Boynunda, kırmızı rengi solmuş, kirli ve yıpranmış bir spor kulübü atkısı.
Lokalde maç seyredenlerin arkasındaki bir koltuğa oturmuş, elinde bir kitap, televizyondaki maçtan çok elindeki kitapla ve yanındakilerle ilgili, yirmi beş-otuz yaşlarında ama haliyle- tavrıyla onlu yaşları geçmemiş izlenimi veren birisi.
Millet maça kaptırmış kendini, bağırıp-çağırıyor, heyecanlanıyor, takımı atağa kalkınca ayağa kalkıyor, gol pozisyonlarında yırtınıyor vs… Bizimki, yerinden kıpırdamadan, elindeki sarı yapraklı eski kitaba bakıyor ve bir de yanındakilerin suratına.
Ben hemen arkasındayım. Dakikalarca sağındaki kişiye bakıyor. Gözlerini suratına dikmiş, yiyecek gibi… Yanındaki de, her an kalkabilirmiş gibi kabanıyla oturan esmer gençten biri. Uzun süre cep telefonuyla konuşuyor. Bizim kırmızı kazaklı da onun suratına bakıyor. Sanırsın ki, uzayıp giden telefon konuşmasından rahatsız oldu da yanındakini uyaracak. Görüşme bitiyor. Ancak bizimki bakmaya devam ediyor.
Bir süre sonra, sadece sağına değil, soluna, arkasına da dikkatlice ve rahatsız edici bir biçimde bakıyor. Neredeyse kafasını kabuğundan uzatabildiği kadar uzatıp, döndürebilen bir kaplumbağa gibi. İnsanların burnunun dibine giriyor.
Lokaldekilerin çoğu günlerini sohbetle, tavla, okey gibi oyunlarla, son bir fırsat ümidiyle at yarışı oynayıp zengin olmayı hayal ederek geçiren emekliler. Kırmızı kazaklının onlar tarafından tanınan biri olduğu belli… Büyük ihtimalle onlardan birinin oğlu. Lokalin müdavimi oldukları için onun bu hareketlerini yadırgamıyorlar. Bu deneyim, benim gibi yenilere de sirayet ediyor. Ancak yine de onunla göz göze gelmemeyi tercih ediyorum. Çünkü ne yapacağı, ne diyeceği kuşkulu. Davranışları akıl sağlığı hakkında soru işaretleri oluşturuyor.
Maçın devre arasına yaklaşılıyor. Seyircilerin çoğunun tuttuğu takım mağlup… Serzenişler, teknik direktöre akıl vermeler, şunu çıkar, bunu al, bu ne biçim kadro demeler, takımın golcüsüne kızmalar gırla gidiyor. Bizimkinde bir değişiklik yok. O kitabıyla ve çevresindekilerle ilgili. Biz ise onu yok farzetmekle.
Tutulan ve mağlup durumdaki takım, ahlar vahlar arasında bir gol daha kaçırırken, bizimki kimsenin beklemediği bir anda, nafile bir seslenişle soruyor:
“Almanca bilen var mı?”
Hiç kimsede ses yok. Herkes yine o yokmuş gibi maça dalmış durumda. Ben elindeki kitaba bakıyorum. Tamamı Almanca, çok eski ve sayfalarındaki şema ve rakam çoğunluğundan teknik bilgiler içerdiği anlaşılan bir kitap olduğunu görüyorum.
Kırmızı kazaklı, kabak kafalı adamımız hiçbir şey anlamadığına emin olduğum o kitaba dakikalardır bakıyor demek ki… Belki de saatlerdir.
Devre arası oluyor. Bir ara tuvalete gidiyorum. Geldiğimde kırmızı kazaklının loca gibi tüm lokali arkadan ve geniş bir açı ile gören bir yere oturduğunu, kitabı yine ortasından açarak önüne koymuş olduğunu, kitaba bakmadan bön bön ama uzun uzun çevreye baktığını görüyorum.
Tuhaf bakışlarla çevreyi süzerken, babacan bir amcanın gelerek, “Aferin, ne çalışkan çocuksun sen…” deyip başını okşamasını ve onu takdir etmesini bekler gibi sanki. Böylece gidemediği, bitiremediği okullar, edinemediği meslekler, ıskaladığı hayat, hepsi, hepsi bir anda yok olup gideceklermiş gibi.
Tuttuğum takım, kırmızı kartlar, kaçan goller, hakeme edilen küfürler vs. eşliğinde yenilirken, maçtan aklımda kırmızı kazaklının gecikmiş, kırık ve nafile sorusu kalıyor yalnızca.
“Almanca bilen var mı?”
 
     1 Beğeni    
Şiir-Öykü Listesi

Yazan Uzman
Süleyman KALMAN Fotoğraf
Prof.Dr.Süleyman KALMAN
Ankara
Doktor "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı

Bu sayfada yayınlanan öykü ve şiirlerin tüm hakları yazarına (Prof.Dr.Süleyman KALMAN) aittir ve Prof.Dr.Süleyman KALMAN tarafından TavsiyeEdiyorum.com Öykü ve Şiirler kütüphanesinde yayınlanmak üzere gönderilmiştir. Burada yer alan eserler yazarından önceden izin alınmaksınız başka platformlarda yayınlamaz, sadece kaynak gösterilerek ve yazar ismi zikredilerek KISA ALINTILAR yapılabilir. Aksine davranış Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırılık teşkil edecektir.

07:49
Top