9 Mart Kadınlar Gününden Sonrası
Dün 8 Mat Dünya kadınlar günü idi ve ben bu yazıyı kaleme almadan önce çok düşündüm. Dünyada sadece kadınlara ayrılmış koca bir gün. Kulağa ne kadar özel geliyor değil mi?
Bana hiç de öğle gelmiyor, 365 günde 1 günü özel olarak kutlamak tabi ki güzel bazı taş kafalara belki farkındalık kazandırılabilir. Ama aslına bakarsanız tek gün kutlamak, eşini aldatan bir adamın suçluluk duygusundan eve gelirken bir buket çiçek ile gelmesi gibi. Sanki eşlerimiz, annelerimiz, kardeşlerimiz 364 gün aldatılıyor ve biz erkekler bir gün onlardan özür diliyoruz gibi.
Kültürümüze gelenek ve göreneklerimize bir bakalım, Türkiye bizim için ne ANAvatan yani bir kadın, bir insanı sinirlendirmek için yaralamak için onun en kutsalına küfretmeniz gerekir bu da tabi ki ANNE sidir. Peki, cennet nerededir? Anne’lerin ayağının altındadır. Tüm bu toplumsal öğelere baktığımız zaman kadının ne kadar öneli bir yeri olduğunu net bir şekilde görebilirsiniz.
Peki, ne oluyor da kültürel kodlarımızda kadına verilen bu değer değişmeye başladı? Bu sorunun cevabını çok düşündüm ve çok tartıştım. Bu olayın tüm ülke genelinde olması, bölge, eğitim düzeyi, ırk fark etmemesi beni şu sonuca götürdü kültürümüz değişiyor. Geniş aile yapısının ön planda olduğu mahalle, köy, kasaba kültürünün olduğu cemaat tipi toplum yapısı değişerek Bireyselliğin, kişisel hak ve özgürlüklerin toplumun çıkar ve önceliklerinin önüne geçtiği cemiyet tipi topluma geçiyoruz. Peki, bu nasıl bir değişime sebep oluyor. Eskiden tüm kadınlar ya annemiz ya da bacımız idi. Tüm kızlar kardeşimizdi ve yan gözle bakılmazdı. Fakat artık bireysellik ön plana çıkmaya başladı ve en kötüsü bir geçiş dönemindeyiz yani ne tam bir cemiyet olabildik ne de tam bir cemaat.
Önümüzdeki yüz yıl içerisinde bizi yeni bir kültürel yapı bekliyor bunun adımlarının sesini duymaya başladık. Sorun şurada ki sağlıklı bir denge kurulup kendi sentezimizi üretebilecek miyiz yoksa yozlaşıp kayıp kültürler arasına mı gireceğiz.
Erdem AKGÜN
Psikoterapis/Hipnoterapist
Bana hiç de öğle gelmiyor, 365 günde 1 günü özel olarak kutlamak tabi ki güzel bazı taş kafalara belki farkındalık kazandırılabilir. Ama aslına bakarsanız tek gün kutlamak, eşini aldatan bir adamın suçluluk duygusundan eve gelirken bir buket çiçek ile gelmesi gibi. Sanki eşlerimiz, annelerimiz, kardeşlerimiz 364 gün aldatılıyor ve biz erkekler bir gün onlardan özür diliyoruz gibi.
Kültürümüze gelenek ve göreneklerimize bir bakalım, Türkiye bizim için ne ANAvatan yani bir kadın, bir insanı sinirlendirmek için yaralamak için onun en kutsalına küfretmeniz gerekir bu da tabi ki ANNE sidir. Peki, cennet nerededir? Anne’lerin ayağının altındadır. Tüm bu toplumsal öğelere baktığımız zaman kadının ne kadar öneli bir yeri olduğunu net bir şekilde görebilirsiniz.
Peki, ne oluyor da kültürel kodlarımızda kadına verilen bu değer değişmeye başladı? Bu sorunun cevabını çok düşündüm ve çok tartıştım. Bu olayın tüm ülke genelinde olması, bölge, eğitim düzeyi, ırk fark etmemesi beni şu sonuca götürdü kültürümüz değişiyor. Geniş aile yapısının ön planda olduğu mahalle, köy, kasaba kültürünün olduğu cemaat tipi toplum yapısı değişerek Bireyselliğin, kişisel hak ve özgürlüklerin toplumun çıkar ve önceliklerinin önüne geçtiği cemiyet tipi topluma geçiyoruz. Peki, bu nasıl bir değişime sebep oluyor. Eskiden tüm kadınlar ya annemiz ya da bacımız idi. Tüm kızlar kardeşimizdi ve yan gözle bakılmazdı. Fakat artık bireysellik ön plana çıkmaya başladı ve en kötüsü bir geçiş dönemindeyiz yani ne tam bir cemiyet olabildik ne de tam bir cemaat.
Önümüzdeki yüz yıl içerisinde bizi yeni bir kültürel yapı bekliyor bunun adımlarının sesini duymaya başladık. Sorun şurada ki sağlıklı bir denge kurulup kendi sentezimizi üretebilecek miyiz yoksa yozlaşıp kayıp kültürler arasına mı gireceğiz.
Erdem AKGÜN
Psikoterapis/Hipnoterapist
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.