İçindeki Sesi Dinle
İÇİNDEKİ SESİ DİNLE
Dostlarımızın önerileri önemlidir. Görmediğimizi görürler ve iyiliğimizi isterler. Hepimiz dostumuzdan duymuşuzdur ya da bir dost olarak söylemişizdir: “İçindeki sesi dinle, içinden ne yapmak geliyorsa onu yap?” diye.
Hepimizin aşina olduğu bu öneri hakkında biraz durup düşündüm.
“Ama içimden yüzlerce ses geliyor: Git diyor, kal diyor, ayıp diyor, günah diyor, acıma kimseye diyor, güçlü olmalısın diyor, merhamet et diyor, gününü görsün diyor, çivi çiviyi söker diyor.”. Diyor da diyor…
İçimizde metropol bir dünya var ve bu dünyadaki herkesin dili var, konuşuyor.
Peki biz, bu seslerden hangisini dinleyelim?
Anne karnımızdan bu yana kayıtta olan beynimiz, hücrelerimiz ve bedenimiz sonsuza yakın uyaranı kaydettiğini düşünürsek, bize ait olmayan birçok ses kaydoldu içimizde. Dışta olan sesler, kokular, görseller, tatlar… Hepsi beynimizde, hücrelerimizde kaydoldu. Bize ait oldu.
Bazıları pekiştirildi, tekrar tekrar yaşatıldı.
“Erkek adam ağlamaz!” dendi belki her ağlayacak gibi olduğunuzda,
“Karı gibi gülme!” denildi biraz içten güldüğünüzde,
“Hanım hanımcık ol bakalım!” denildi biraz hareketlendiğimizde.
Güvendiğiniz güvenmediğiniz, tanıdığımız tanımadığımız birçok kişi bir çok şey söyledi. Söylemekle de kalmadılar, davranışlar da sergilediler, burun kıvırdılar, sert sert baktılar, ittirdiler, belki şiddet gösterdiler.
Dışarıdan gelen tüm bu sesler beynimizde tahtını kurarken tertemiz beynimiz kirlendi ve maalesef geleceğimiz çalındı, umutlarımız yıkıldı. Borçlu bir miras gibi bizim özümüzden, içimizden gelen sesi kemirdi, ışığımızın önüne kapkara kalın bir perde gibi geçti.
Borçlu mirasımızı reddedebilir miyiz?
Ben artık içimden bangır bangır bağıran bu sesleri dinlemeyeceğim.
Ben artık gerçekten bana ait olan sesin peşine düşeceğim.
Durup düşüneceğim.
Teyzemin, komşumun, öğretmenimin, arkadaşımın seslerinden arınıp:
“Ben bu olayı nasıl değerlendiriyorum?”,
“Ben bu durum hakkında ne düşünüyorum, nasıl hissediyorum?” diye sorup kendime, en derinlerimdeki en cılız sesi bulup çıkartacağım.
İçteki o ses, içimden gelen o ses, gerçekten bana ait olan o sese sımsıkı sarılacağım.
Onu tanıyıp sesimi yükselteceğim.
Her gün binlerce kez, tekrar tekrar, kendi sesimi duymak için çabalayacağım.
İşte şimdi, kendim oldum.
İşte şimdi, özgür oldum
İşte şimdi, güçlü ve güvende oldum.
İşte şimdi, ben var oldum.
Eğer bir dostumuz bize içimizden gelen sesi dinlememiz hakkında öneride bulunuyorsa aslında kendimizi, özümüzü dinlememiz ile ilgili öneride bulunuyordur. Belki de bu zamana kadar ısrarla dinlediğimiz ötekilerin sesinden arınıp, kendi yumuşacık sesimizi duymamız ile ilgili bir çaba sarf etmemiz için bizi destekliyordur.
Tıpkı değerli dostum Neriman’ın bana gibi:
“İçindeki sesi dinle.”.
Sevgi ve saygılar…
Psikolog
Meltem Şahiner
Dostlarımızın önerileri önemlidir. Görmediğimizi görürler ve iyiliğimizi isterler. Hepimiz dostumuzdan duymuşuzdur ya da bir dost olarak söylemişizdir: “İçindeki sesi dinle, içinden ne yapmak geliyorsa onu yap?” diye.
Hepimizin aşina olduğu bu öneri hakkında biraz durup düşündüm.
“Ama içimden yüzlerce ses geliyor: Git diyor, kal diyor, ayıp diyor, günah diyor, acıma kimseye diyor, güçlü olmalısın diyor, merhamet et diyor, gününü görsün diyor, çivi çiviyi söker diyor.”. Diyor da diyor…
İçimizde metropol bir dünya var ve bu dünyadaki herkesin dili var, konuşuyor.
Peki biz, bu seslerden hangisini dinleyelim?
Anne karnımızdan bu yana kayıtta olan beynimiz, hücrelerimiz ve bedenimiz sonsuza yakın uyaranı kaydettiğini düşünürsek, bize ait olmayan birçok ses kaydoldu içimizde. Dışta olan sesler, kokular, görseller, tatlar… Hepsi beynimizde, hücrelerimizde kaydoldu. Bize ait oldu.
Bazıları pekiştirildi, tekrar tekrar yaşatıldı.
“Erkek adam ağlamaz!” dendi belki her ağlayacak gibi olduğunuzda,
“Karı gibi gülme!” denildi biraz içten güldüğünüzde,
“Hanım hanımcık ol bakalım!” denildi biraz hareketlendiğimizde.
Güvendiğiniz güvenmediğiniz, tanıdığımız tanımadığımız birçok kişi bir çok şey söyledi. Söylemekle de kalmadılar, davranışlar da sergilediler, burun kıvırdılar, sert sert baktılar, ittirdiler, belki şiddet gösterdiler.
Dışarıdan gelen tüm bu sesler beynimizde tahtını kurarken tertemiz beynimiz kirlendi ve maalesef geleceğimiz çalındı, umutlarımız yıkıldı. Borçlu bir miras gibi bizim özümüzden, içimizden gelen sesi kemirdi, ışığımızın önüne kapkara kalın bir perde gibi geçti.
Borçlu mirasımızı reddedebilir miyiz?
Ben artık içimden bangır bangır bağıran bu sesleri dinlemeyeceğim.
Ben artık gerçekten bana ait olan sesin peşine düşeceğim.
Durup düşüneceğim.
Teyzemin, komşumun, öğretmenimin, arkadaşımın seslerinden arınıp:
“Ben bu olayı nasıl değerlendiriyorum?”,
“Ben bu durum hakkında ne düşünüyorum, nasıl hissediyorum?” diye sorup kendime, en derinlerimdeki en cılız sesi bulup çıkartacağım.
İçteki o ses, içimden gelen o ses, gerçekten bana ait olan o sese sımsıkı sarılacağım.
Onu tanıyıp sesimi yükselteceğim.
Her gün binlerce kez, tekrar tekrar, kendi sesimi duymak için çabalayacağım.
İşte şimdi, kendim oldum.
İşte şimdi, özgür oldum
İşte şimdi, güçlü ve güvende oldum.
İşte şimdi, ben var oldum.
Eğer bir dostumuz bize içimizden gelen sesi dinlememiz hakkında öneride bulunuyorsa aslında kendimizi, özümüzü dinlememiz ile ilgili öneride bulunuyordur. Belki de bu zamana kadar ısrarla dinlediğimiz ötekilerin sesinden arınıp, kendi yumuşacık sesimizi duymamız ile ilgili bir çaba sarf etmemiz için bizi destekliyordur.
Tıpkı değerli dostum Neriman’ın bana gibi:
“İçindeki sesi dinle.”.
Sevgi ve saygılar…
Psikolog
Meltem Şahiner
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.