Küfür ve Değişim
Nefret söylemlerinden biri: sana karşı nötürüm.
Kastedilen, sana karşı artı, eksi hiçbir yüküm yok. Yüksüzlük aslında eksi ve artıların birbirine eşit olması. Ama burda söylenmek istenen yokluk.
Yani, bende senden (iyi ya da kötü) hiç kalmadı.
Şimdiye dek, kim bu nötrlükten bahsetse, altından kocaman bir öfke çıktığını gördüm. Psikoloji için fizik kavramları fazla katı ve keskin kalıyor bazen.
Esasında; eksilerin aşırı varlığıyla duyarsızlaşma yaşıyor insan. Mesela; sürekli aşağılayan bir ebeveyne karşı beslenen olumsuz duygular bir canlıyı öldürmeye yetebilir. Canını yakan ebeveynlerinden biriyse, ona karşıduyduğun öfke zamanla suçlu da hissettirir. Aile, başka ailelere kıyaslandığı gibi, aileden birine karşı beslenen hisler de diğerlerinin ailelerine karşı besledikleri hislerle kıyaslanır.
Ve insanı en çok acıtan; kendi kendisini suçlaması...
Gerçek, benim inandıklarımdan ibarettir her zaman. Ve ben suçlu olduğuma inanıyorsam, beni bütün dünya affetse de, haklı bulsa da , benim gerçeğim değişmez;
Ben kendimi affedene kadar.
Sadece o acıyla hayatta kalabilmek için duymamaya başlar insan. Sonra o duyamayışını nötürlük, o kişiye karşı hissizlik diye anlatır.
Ve bunu anlatır.
Anlatmasına, bunu nötürlük, hissizlik olarak adlandırmasına sebep olansa, kocaman bir öfke dinamiği.
Öfke dinamik; çünkü öfke, en çok dönüşen duygulardan biri. Öfkenin kabul edilmediği yerlerde; öfke içeride artıp, yüzeyde dönüşerek varlığını devam ettirir. Bir kere görüldükten sonra o zaman öfkenin gerçek metamorfozu başlar. Öfke kırgınlığa döndüğünde artık müdahale edilebilir hale gelir.
Ve öfkenin doğumu, çaresiz hissedildiğinde başlar.
Aşağılamaların hepsi, pasifliğe, hareket edemeyecek eksikliğe, yetersizliğe değinerek yapılıyor.
Küfürleri düşünün...
Küfürler öfkelendiriyor; çünkü hareketsizliği, edilgenliği, eksikliği söylüyor.
Ve Addler'e göre insan, aşağılık duygusuyla doğuyor; yani çaresiz ve edilgen.
Freud'a göre, idi bastırıp hareketsiz bırakan bir süperego var.
Varoluşçulara göre; ölmek yani hakiki edilgenlik, çaresizlik, hareketsizlik korkusuyla yaşıyor insan.
Kropotkin'e göre; canlılar, ekosistemin hareketsizliği felaketinden korunmak, o döngünün devamlılığı için yaşar.
Yani dünya dönüyor, dönüşüyor.
Sabit kalıp değişmeye direnerek, en büyük küfrü kendine sen ediyorsun.
Kendine küfretme!
Değiş!
Kastedilen, sana karşı artı, eksi hiçbir yüküm yok. Yüksüzlük aslında eksi ve artıların birbirine eşit olması. Ama burda söylenmek istenen yokluk.
Yani, bende senden (iyi ya da kötü) hiç kalmadı.
Şimdiye dek, kim bu nötrlükten bahsetse, altından kocaman bir öfke çıktığını gördüm. Psikoloji için fizik kavramları fazla katı ve keskin kalıyor bazen.
Esasında; eksilerin aşırı varlığıyla duyarsızlaşma yaşıyor insan. Mesela; sürekli aşağılayan bir ebeveyne karşı beslenen olumsuz duygular bir canlıyı öldürmeye yetebilir. Canını yakan ebeveynlerinden biriyse, ona karşıduyduğun öfke zamanla suçlu da hissettirir. Aile, başka ailelere kıyaslandığı gibi, aileden birine karşı beslenen hisler de diğerlerinin ailelerine karşı besledikleri hislerle kıyaslanır.
Ve insanı en çok acıtan; kendi kendisini suçlaması...
Gerçek, benim inandıklarımdan ibarettir her zaman. Ve ben suçlu olduğuma inanıyorsam, beni bütün dünya affetse de, haklı bulsa da , benim gerçeğim değişmez;
Ben kendimi affedene kadar.
Sadece o acıyla hayatta kalabilmek için duymamaya başlar insan. Sonra o duyamayışını nötürlük, o kişiye karşı hissizlik diye anlatır.
Ve bunu anlatır.
Anlatmasına, bunu nötürlük, hissizlik olarak adlandırmasına sebep olansa, kocaman bir öfke dinamiği.
Öfke dinamik; çünkü öfke, en çok dönüşen duygulardan biri. Öfkenin kabul edilmediği yerlerde; öfke içeride artıp, yüzeyde dönüşerek varlığını devam ettirir. Bir kere görüldükten sonra o zaman öfkenin gerçek metamorfozu başlar. Öfke kırgınlığa döndüğünde artık müdahale edilebilir hale gelir.
Ve öfkenin doğumu, çaresiz hissedildiğinde başlar.
Aşağılamaların hepsi, pasifliğe, hareket edemeyecek eksikliğe, yetersizliğe değinerek yapılıyor.
Küfürleri düşünün...
Küfürler öfkelendiriyor; çünkü hareketsizliği, edilgenliği, eksikliği söylüyor.
Ve Addler'e göre insan, aşağılık duygusuyla doğuyor; yani çaresiz ve edilgen.
Freud'a göre, idi bastırıp hareketsiz bırakan bir süperego var.
Varoluşçulara göre; ölmek yani hakiki edilgenlik, çaresizlik, hareketsizlik korkusuyla yaşıyor insan.
Kropotkin'e göre; canlılar, ekosistemin hareketsizliği felaketinden korunmak, o döngünün devamlılığı için yaşar.
Yani dünya dönüyor, dönüşüyor.
Sabit kalıp değişmeye direnerek, en büyük küfrü kendine sen ediyorsun.
Kendine küfretme!
Değiş!
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.