Öfke ve Psikodrama
Bir mindere öfke göstermek!
Yapamam. Nasıl yapacağım ki?
Hem de herkesin önünde. Ya kötü kız olursam!
Ama kendimi de zor tutuyorum.
Mindere yumruk atanlar, tekme atanlar, sıkanlar, tokatlayanlar...oh!
Öyle rahatlıyorum ki onlar vurdukça.
Sonra benim de bardağım taşıyor.
Kalkıp bir güzel pataklıyorum. Bir ara minder yere düşüyor.Can havliyle alıp tekrar, tekrar, tekrar...
O kadar doğal, o kadar sammi ki yumruklar.
Üstümü başımı düzeltip yerime oturuyorum.
Sağ elimin orta parmağında bir acı. Bakıyorum, kanıyor. Gün boyunca acıyor. Orada bir iz.
Ben öfkeyle yeni tanışıyorum.
Yani hep beraberiz aslında. İsmini de çok duydum, okudum, biliyorum(?)
Ama ilk kez tanıştırılıyoruz.
Ah anne, neden öğretmedin bana! Neden demedin; bak bu benim öfkem, bu da seninki.
Öfke, niye kötü biri yapıyor bizi?
Kötü biri olmayalım diye mi görmüyoruz onu?
Biz görmeyince iyi biri mi oluyoruz?
İyi miyiz?
Hİç iyi değilim.
Ona hep, kızgınlık, kırgınlık, üzülme...dedim; ama hiç iyi hissetmiyorum.
Öfke, görünmeyişiyle iyice yerleşmiş içime. Mutfağa bile girmiş, ev sahibi gibi.
Bir kin yoğurmuş ve kızgınlık fırınına vermiş.
Ben de diyorum, nereden geldi bu kin içime. Dışarıdan gelmemiş oysa, tamamen benim içimde pişmiş.
Servise hazır. Afiyet olsun!
Olmadı.
Bana afiyet olmadı.
Yiyemediğin şeyi ikram etme, derler. Kimseye de servis edemedim.
Ama içimde oturuyor.
Öfke.
O pişirdi.
Öfke; parmağımdaki kan, morluk, acı.
Öfke; derin ve hızlı aldığım nefesler.
Öfke; çığlıklarım.
Öfke; ellerimin böyle üşümesi.
Öfke, tanıştığıma memnun oldum.
Hadi şimdi evine. Tanışana kadar, içimin sakiniymiş gibi davrandın. Artık seni gördüm. Tanıştık.
Ev sahibi sen misin, ben miyim karıştıracaktım neredeyse.
Şimdi evine git.
Nasıl olsa, ara sıra diğerleri gibi sen de misafir olacaksın bana.
Ama misafir.
O zaman görmezden gelmem seni. Ağırlarım belli bir süre, gidersin sonra, diğerleri gibi.
Bir tepsi de kin pişirmişsin ya, istersen al götür.
Ama kimseye ikram edemem. Ben de yiyemiyorum.
İstersen bırak.
Ama şimdiden bozulmaya başladılar, haberin olsun.
Yapamam. Nasıl yapacağım ki?
Hem de herkesin önünde. Ya kötü kız olursam!
Ama kendimi de zor tutuyorum.
Mindere yumruk atanlar, tekme atanlar, sıkanlar, tokatlayanlar...oh!
Öyle rahatlıyorum ki onlar vurdukça.
Sonra benim de bardağım taşıyor.
Kalkıp bir güzel pataklıyorum. Bir ara minder yere düşüyor.Can havliyle alıp tekrar, tekrar, tekrar...
O kadar doğal, o kadar sammi ki yumruklar.
Üstümü başımı düzeltip yerime oturuyorum.
Sağ elimin orta parmağında bir acı. Bakıyorum, kanıyor. Gün boyunca acıyor. Orada bir iz.
Ben öfkeyle yeni tanışıyorum.
Yani hep beraberiz aslında. İsmini de çok duydum, okudum, biliyorum(?)
Ama ilk kez tanıştırılıyoruz.
Ah anne, neden öğretmedin bana! Neden demedin; bak bu benim öfkem, bu da seninki.
Öfke, niye kötü biri yapıyor bizi?
Kötü biri olmayalım diye mi görmüyoruz onu?
Biz görmeyince iyi biri mi oluyoruz?
İyi miyiz?
Hİç iyi değilim.
Ona hep, kızgınlık, kırgınlık, üzülme...dedim; ama hiç iyi hissetmiyorum.
Öfke, görünmeyişiyle iyice yerleşmiş içime. Mutfağa bile girmiş, ev sahibi gibi.
Bir kin yoğurmuş ve kızgınlık fırınına vermiş.
Ben de diyorum, nereden geldi bu kin içime. Dışarıdan gelmemiş oysa, tamamen benim içimde pişmiş.
Servise hazır. Afiyet olsun!
Olmadı.
Bana afiyet olmadı.
Yiyemediğin şeyi ikram etme, derler. Kimseye de servis edemedim.
Ama içimde oturuyor.
Öfke.
O pişirdi.
Öfke; parmağımdaki kan, morluk, acı.
Öfke; derin ve hızlı aldığım nefesler.
Öfke; çığlıklarım.
Öfke; ellerimin böyle üşümesi.
Öfke, tanıştığıma memnun oldum.
Hadi şimdi evine. Tanışana kadar, içimin sakiniymiş gibi davrandın. Artık seni gördüm. Tanıştık.
Ev sahibi sen misin, ben miyim karıştıracaktım neredeyse.
Şimdi evine git.
Nasıl olsa, ara sıra diğerleri gibi sen de misafir olacaksın bana.
Ama misafir.
O zaman görmezden gelmem seni. Ağırlarım belli bir süre, gidersin sonra, diğerleri gibi.
Bir tepsi de kin pişirmişsin ya, istersen al götür.
Ama kimseye ikram edemem. Ben de yiyemiyorum.
İstersen bırak.
Ama şimdiden bozulmaya başladılar, haberin olsun.
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.