Ait Olmak
BEN VARIM…
Dünyaya ait olmak istiyorum…
Bu sözü söyleyen aslında ait olmak istemediğini özgür olmak istediğini vurgulamak için söylemiştir. Nitekim dünyaya ait olmakta aslında bir aidiyet belirtmektedir. Varsa eğer uzaylılardan, evrendeki diğer canlılardan ya da cansızlardan dünya ötesi kavramlardan kendini farklı kılma ihtiyacındandır. Geniş bir yelpazeyi kaplasa da bir aidiyet duygusu içermektedir.
Aidiyet duygusuna bağlanma kuramı çerçevesinde baktığımızda bebeklik dönemine ve anneyle olan bağlanmaya kadar gittiğini, zeminin anne ile bağlanma döneminde (0-2) yaş dayandığı görülmektedir. Anne bebeği emzirir ihtiyaçlarının maksimum düzeyde karşılarsa güvenli bağlanma gelişir. Daha sonra çocuk anneden yavaş yavaş koparak farklı bağlanmalar geliştirir. Babaya, teyzeye, komşuya vs. sağlıklı bir şekilde bu dönemini de atlatan çocuk 7-14 yaş dönemine geldiğinde aidiyet duygusunu geliştirir. Kendini rahat hissettiği yerler ve kişilerle aidiyet duygusunu geliştirir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda yine bağlanma kuramından bakış açısını destekler şekilde önce güven ve fizyolojik ihtiyaçlar yani annenin bakımı daha sonra da sevgi ve aidiyet ihtiyacı gelmektedir. Hangi açıdan bakarsak bakalım insanın aidiyet duygusuna ihtiyacı vardır.
Ergenlik ve yetişkinlik döneminde sürekli olarak bir aidiyet duygusu içinde yaşamaya çalışan bireyin buradaki farkı artık bağlılık değil gönüllülük zemininde yükselen ve güven ihtiyacını karşılamaya yönelik bir harekettir. Ait olan ve ait olunan arasındaki karşılıklı sorumluluk almayı harekete geçiren bir duygudur. Yani kişi aidiyetiyle ortak değerleri olan bir bütün parçası olur ve buradan güven ihtiyacını karşılamış olur.
Bağlanma ne kadar zarara uğrarsa çocuk da o kadar aidiyet duygusunu kaybeder. Aidiyeti olmayanlar güçlenmedikleri için annelerinin yanından ayrılamazlar. Sonuçta “asosyal” ya da “yabani” denilen bir yapıya bürünürler.
Biriyle tanıştığımızda kendimizi ifade ederken, mesleğimiz, nereli olduğumuz, kaç yaşında olduğumuz, dinimiz, dilimiz, ırkımız, sosyal bağlarımız vs. tanışma için sorulan ya da sorulmadan ifade edilen kavramlardır. Kişinin ait olduğu sosyal gruplar, meslek vs durumlar zamanla kişinin kimliğinin bir parçası olmaktadır. Aidiyetle birlikte kişinin başkalarıyla benzerlik kurma, benzerlik kurduğu grupla birlikte dışlanmış olan diğer gruptan farklılığını güven çerçevesinde ifade etmesini sağlamaktadır. Çünkü bireyin hem ortak paydada paylaşım yapabileceği, bütünleşebileceği, birlik olabileceği ve güven duyabileceği bir gruba bunun yanında da farklılıkla birlikte kendini değerli biricik hissedeceği bir karşı gruba ihtiyacı vardır. Bir futbol takımına taraftar olduğumuzda onlarla bütünleşip diğerlerinden farklı olma duygusunu yaşarız. Benzer olmak ve farklı olmanın buluştuğu yer aidiyet duygusudur.
Ruh, yavaş ve karanlık bir doğumla ortaya çıkar, bedenin doğumundan daha gizemli olarak. bir insanın ruhu bu ülkede doğduğunda, onu uçmaktan alıkoyan ağlar vardır etrafında…
Sevgi ve aidiyetle kalın...
Dünyaya ait olmak istiyorum…
Bu sözü söyleyen aslında ait olmak istemediğini özgür olmak istediğini vurgulamak için söylemiştir. Nitekim dünyaya ait olmakta aslında bir aidiyet belirtmektedir. Varsa eğer uzaylılardan, evrendeki diğer canlılardan ya da cansızlardan dünya ötesi kavramlardan kendini farklı kılma ihtiyacındandır. Geniş bir yelpazeyi kaplasa da bir aidiyet duygusu içermektedir.
Aidiyet duygusuna bağlanma kuramı çerçevesinde baktığımızda bebeklik dönemine ve anneyle olan bağlanmaya kadar gittiğini, zeminin anne ile bağlanma döneminde (0-2) yaş dayandığı görülmektedir. Anne bebeği emzirir ihtiyaçlarının maksimum düzeyde karşılarsa güvenli bağlanma gelişir. Daha sonra çocuk anneden yavaş yavaş koparak farklı bağlanmalar geliştirir. Babaya, teyzeye, komşuya vs. sağlıklı bir şekilde bu dönemini de atlatan çocuk 7-14 yaş dönemine geldiğinde aidiyet duygusunu geliştirir. Kendini rahat hissettiği yerler ve kişilerle aidiyet duygusunu geliştirir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda yine bağlanma kuramından bakış açısını destekler şekilde önce güven ve fizyolojik ihtiyaçlar yani annenin bakımı daha sonra da sevgi ve aidiyet ihtiyacı gelmektedir. Hangi açıdan bakarsak bakalım insanın aidiyet duygusuna ihtiyacı vardır.
Ergenlik ve yetişkinlik döneminde sürekli olarak bir aidiyet duygusu içinde yaşamaya çalışan bireyin buradaki farkı artık bağlılık değil gönüllülük zemininde yükselen ve güven ihtiyacını karşılamaya yönelik bir harekettir. Ait olan ve ait olunan arasındaki karşılıklı sorumluluk almayı harekete geçiren bir duygudur. Yani kişi aidiyetiyle ortak değerleri olan bir bütün parçası olur ve buradan güven ihtiyacını karşılamış olur.
Bağlanma ne kadar zarara uğrarsa çocuk da o kadar aidiyet duygusunu kaybeder. Aidiyeti olmayanlar güçlenmedikleri için annelerinin yanından ayrılamazlar. Sonuçta “asosyal” ya da “yabani” denilen bir yapıya bürünürler.
Biriyle tanıştığımızda kendimizi ifade ederken, mesleğimiz, nereli olduğumuz, kaç yaşında olduğumuz, dinimiz, dilimiz, ırkımız, sosyal bağlarımız vs. tanışma için sorulan ya da sorulmadan ifade edilen kavramlardır. Kişinin ait olduğu sosyal gruplar, meslek vs durumlar zamanla kişinin kimliğinin bir parçası olmaktadır. Aidiyetle birlikte kişinin başkalarıyla benzerlik kurma, benzerlik kurduğu grupla birlikte dışlanmış olan diğer gruptan farklılığını güven çerçevesinde ifade etmesini sağlamaktadır. Çünkü bireyin hem ortak paydada paylaşım yapabileceği, bütünleşebileceği, birlik olabileceği ve güven duyabileceği bir gruba bunun yanında da farklılıkla birlikte kendini değerli biricik hissedeceği bir karşı gruba ihtiyacı vardır. Bir futbol takımına taraftar olduğumuzda onlarla bütünleşip diğerlerinden farklı olma duygusunu yaşarız. Benzer olmak ve farklı olmanın buluştuğu yer aidiyet duygusudur.
Ruh, yavaş ve karanlık bir doğumla ortaya çıkar, bedenin doğumundan daha gizemli olarak. bir insanın ruhu bu ülkede doğduğunda, onu uçmaktan alıkoyan ağlar vardır etrafında…
Sevgi ve aidiyetle kalın...
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.